Taksirle Yaralama Suçu

TCK Madde 89

(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.

TCK Madde 89 Gerekçesi

Madde metninde, taksirle yaralama suçu tanımlanmıştır. “Genel Hükümler” başlıklı Birinci Kitapta yer alan taksire ilişkin hükümler, bu suç açısından da geçerlidir. Yaralama kavramının içeriği bakımından, kasten yaralama suçuna ilişkin gerekçeye bakılmalıdır.

Maddenin iki ve üçüncü fıkralarında taksirle yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlleri düzenlenmiştir. Bu hususlarla ilgili açıklamalar için, kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerine ilişkin madde gerekçesine bakılmalıdır.

Dördüncü fıkrada, birden fazla kişinin yaralanmasına neden olunması hâlinde, verilecek cezanın alt ve üst sınırı belirlenmiştir.

TCK 89 (Taksirle Yaralama Suçu) Emsal İstinaf Kararları


İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. CEZA DAİRESİ, E. 2018/2743, K. 2020/782, T. 5.3.2020

İddia, sanığın savunmaları, katılanın beyanları, katılanın yaralanmasın dair rapor içeriği, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamındaki kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde; suç tarihinde sanık A. Coşkun'un katılan Mevlüt S.'dan alacağını istemesi üzerine çıkan tartışmada katılanın borcunu inkar etmesi üzerine karşılıklı itişme yaşandığı katılan Mevlüt S.'ın beyanına göre sanık A. Coşkun bu tartışmada tekme ve yumruk atmak suretiyle katılan Mevlüt S.'ı yaraladığı, şikayette bulunmak üzere katılan Mevlüt S.'ın Şarköy İlçe Emniyet Müdürlüğünde bulunduğu esnada kalp krizi geçirdiği tüm dosya kapsamına göre sabittir.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda subjektif sorumluluk esası kabul edilmiş olup "Netice sebebiyle ağırlaşmış suç başlıklı" TCK'nin 23. maddesinde bu durum (bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir) şeklinde açıklanmıştır. Failin kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngördüğü buna rağmen eylemine devam ederek sonlandırdığı durumda, olası kastla hareket ettiğini kabul ederek gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan dolayı doğrudan sorumluluğu cihetine gidilecektir. Ancak böyle bir kastın bulunmadığı, kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı ağır ve başka bir neticenin taksirli olduğu durumda failin sorumluğunu belirleyebilmek açısından kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de, tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenemeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür. Örneğin göze yapılan darbe sonucu görme kaybına neden olunması halinde failin görme kaybının gerçekleşebileceğini öngördüğü kabul edilerek ve gerçekleşen ağır sonuçtan sorumlu tutulacaktır. Ancak failin gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastı olmamakla birlikte, bu ağır ve başka neticenin gerçekleşebileceğini öngörebildiği hallerde, failin bu netice bakımından sorumlu tutulabilmesi için en azından taksiri aranacaktır. Taksirle sorumluluk bakımından ise, neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir.

Bu açıklamalardan sonra yargılama konusu olaya tekrar bakıldığında; sanık A. Coşkun ile katılan Mevlüt S. arasında alacak verecek meselesi yüzünden çıkan tartışma ve kavga sırasında sanık A. Coşkun'un katılan Mevlüt S.'ın burun kökünde yaklaşık 1,5 cm'lik skar izi, sağ ön kolda 4-5 cm'lik skar izi, göğüste ağrısının olduğu şekilde yaralandığı, Adli Tıp Kurumu Tekirdağ Şube Müdürlüğünün 24.03.2016 tarihli raporuna göre de, illiyet bağı içerisinde olmak üzere katılan Mevlüt S.'ın akut biyokard enfaktüsü geçirmiş olduğu, oluşan kalp krizi sonucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığının anlaşıldığı, sanık A. Çoşkun'un, katıla Mevlüt S.'a kasten vurup TCK'nin 86/2. maddesi kapsamında yaralanması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice bakımından olası kastla hareket etmesinin mümkün bulunmadığı, ancak sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak katılan sanık İ.'a kasten vurması sonucu, buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından TCK'nin 23. maddesinde belirtildiği şekilde taksirle hareket ettiğinin kabulünün gerektiği, katılanda mevcut kalp rahatsızlığının sanık tarafından önceden bilindiğine yönelik somut bir bulgunun bulunmadığı anlaşıldığından sanığın eyleminin taksirle yaralama suçu kapsamında kaldığ kabul edilmiştir. Sanığın eyleminin taksirle yaralama kapsamında kalması nedeniyle istinaf incelemesi için yapılan duruşmada uzlaştırma yoluna gidilmiş olup, Şarköy Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosunun 28.11.2019 tarihli yazısı ve 22.11.2019 tarihli uzlaştırma raporuna göre; sanık A. Coşkun ve katılan Mevlüt S.'ın özür dilenmek suretiyle uzlaştığı anlaşılmıştır. Uzlaşma nedeniyle değişen suç vasfına göre sanık A. Coşkun'un katılan Mevlüt S.'ı taksirle yaralama suçundan kamu davasının düşürülmesine karar vermek gerekmiştir.

Sanık A. Coşkun'un istinaf başvurusu üzerine, sanık A. Coşkun'un katılan Mevlüt S.'ı kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün incelenmesinde; sanık A. Çoşkun'un, katılan Mevlüt S.'ı karşı kasten yaralama suçundan verilen Şarköy Asliye Ceza Mahkemesi'nin 13.07.2018 gün ve 2017/522 (E) - 2018/554 (K) sayılı hükmünün, sanığın eyleminin taksirle yaralama kapsamında kalması, uzlaşma yoluna gidilmeden hüküm tesisi hukuka aykırı olması nedeniyle CMK'nin 280/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, sanık A. Coşkun ve katılan Mevlüt S.'ın taksirle yaralama suçundan uzlaşmış olmaları nedeniyle sanık A. Coşkun'un katılan Mevlüt S.'ı taksirle hayati tehlike geçirecek şekilde yaralama suçundan uzlaşma nedeniyle sanık hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği sonuç ve vicdani kanısına ulaşılarak ...


İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. CEZA DAİRESİ, E. 2018/1503, K. 2020/793, T. 3.3.2020

S. Çıraklık Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi olan 15 yaşındaki katılan mağdur S. T.'ın, eğitim kurumu aracılığıyla 2014 yılı Ağustos ayından itibaren S. Umurlu Organize Sanayi Bölgesinde bulunan J... A.Ş.ye ait fabrikanın torna tesviye bölümünde çalışmaya başladığı ve olay günü itibarı ile sanık M. K.'nın usta başı olduğu 1. hatta çalıştığı, olay günü saat 11:00 sıralarında ustabaşı sanık M. K.'nın katılandan 1 numaralı hat bölgesinden pres malzeme getirmesini istediği, katılanın istenilen malzemeyi 1. hat bölgesinden alıp kucağında götürürken, 5 numaralı hat dahilindeki atölyede bulunan dik torna isimli makineye ait çapak tabir edilen ince, keskin kenarlı metal talaşa ayağının dolanması neticesinde baldırından yaralandığı, büyük damar kesilmesine yol açan yaralanmanın katılana hayati tehlike geçirtecek, duyularından ya da organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına neden olacak şekilde olduğu maddi olayda, J... fabrikası 1. hat sorumlusunun M. K., 5. hat sorumlusunun Ö. M. olduğu ve 5. hat bölümündeki makinelerin ve çevre temizliği ile yol güzergahının güvenliği için ayrı bir sorumlunun bulunmadığına ilişkin J... insan kaynakları müdürlüğünün 28/11/2019 tarihli yazısı ile kusur durumuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan raporlar ile dairemizce alınan 25/12/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre, sanık A. Ş.'in 4 numaralı hat sorumlusu olması ve kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmaması nedeniyle beraatına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.

Ancak, olay tarihinde J... fabrikası üretim bölümü 1 numaralı hatta ustabaşı olan sanık M. K.'nın 5 numaralı hat dahilinde meydana gelen kazada taksire dayalı kusuru bulunmadığı halde, beraatı yerine yazılı ve yetersiz gerekçelerle atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırı görülmüştür.

TCK 89 (Taksirle Yaralama Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ, E. 2020/9467, K. 2021/9069, T. 21.12.2021

... Dairemizin yerleşik uygulamasına göre; tehlikeli eylemin zarara yol açması ve her iki suçun birlikte işlenmesi halinde sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, suçlar için Kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu ölçütünün esas alınması suretiyle, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu ahvalde sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, ancak kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi, şikayetten vazgeçilmesi veya uzlaşma nedeni ile taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı ahvalde ise, sanığın TCK'nın 180. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma suçundan cezalandırılması gerektiği, somut olayda, sanığın sevk ve idaresindeki "B... K..." isimli yolcu motoru ile müşteki Ş. N. E.'in sevk ve idaresindeki "S..." isimli motor yatın deniz üzerinde çatışması neticesinde müştekinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandığı, 29.04.1978 tarihli ve 16273 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Denizde Çatışmayı Önleme Tüzüğü uyarınca kazanın meydana gelmesinde sanığın asli kusurlu, müştekinin ise tali kusurlu olduğu ve müştekinin tüm aşamalarda sanık ...'dan şikayetçi olduğu anlaşılmakla, sanığın eyleminin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, iddianamede eylemin tarif edildiği de nazara alındığında, CMK'nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verildikten sonra sanığın TCK'nın 89/1. maddesi uyarınca taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken TCK'nın 180/1. maddesi uyarınca trafik güvenliğine taksirle tehlikeye sokma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi;

Bozma ilamına uyulduğu takdirde, sanığa isnat edilen taksirle yaralama suçu için TCK'nın 89. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen temel ceza miktarı itibariyle, 5271 Sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 Sayılı Kanun'un 24. maddesiyle yeniden düzenlenmiş olan ve 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ''Basit yargılama usulü'' düzenlemesine tabi olacağı; Anayasa Mahkemesi'nin 19.08.2020 tarihli ve 31218 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 esas 2020/33 karar sayılı iptal kararı ile, kovuşturma evresine geçilmiş olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 Sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan düzenlemenin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararı doğrultusunda CMK'nın 251. maddesi hükümlerinin değerlendirilmesi gerekmesi...


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ, E. 2019/10171, K. 2021/8513, T. 6.12.2021

... Olay günü saat 21:30 sıralarında, sanığın sevk ve idaresindeki aracı ile meskun mahalde, gece vakti 12 metre genişliğindeki iki yönlü asfalt kaplama yolda seyir halindeyken, olay mahalli kontrolsüz kavşağa geldiğinde kavşaklarda geçiş önceliğine uymayarak kavşak alanında dönüş yapmaya çalıştığı sırada, katılan sanık sürücü ...'in sevk ve idaresindeki motorsikletle çarpışması sonucu, katılan sanık ...'in basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde, motorsiklette yolcu olarak bulunan katılan ...'in ise hayati tehlike geçirecek, yüzünde sabit ize, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine neden olacak şekilde yaralanması ile sonuçlanan olayda; sanığın asli kusurlu, katılan sanık ...'in tali kusurlu olduğunun kabul ve tespit edildiği anlaşılarak yapılan incelemede;

I- )Sanık ...'ın mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik, sanık müdafii, katılan sanık ve katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin eksik incelemeye, kusur tespitine, keşif yapılması gerektiğine, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna; katılan sanık ...'in sanık ...'in olayda tam kusurlu olduğuna ve sanık hakkında eksik ceza verildiğine; katılan vekilinin sanığa az ceza verildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- )Taksirle işlenen suçlarda iştirak hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilerek, yargılama giderinin her bir sanığa sebebiyet verdikleri tutar kadar ayrı ayrı yükletilmesine karar verilmesi gerekirken, yargılama giderlerinin eşit olarak tahsiline karar verilmesi,

2- )Dosya içerisinde yer alan sürücü belgesi bilgilerine göre, sanık ...'ın aynı belge numarası altında A2, B sınıfı sürücü belgesinin bulunduğu, sanık ...'ın sevk ve idaresindeki otomobil ile kazaya sebebiyet verdiği, belirtilen sürücü belgelerinden sadece B sınıfı belge ile otomobil kullanılmasının mümkün olduğu anlaşılmakla, sanık ... hakkında TCK'nın 53/6. maddesindeki hükümlerin uygulanmasına karar verilirken yargılamaya konu kazayı idaresindeki otomobil ile yaptığı gözetilerek, sadece otomobil kullanılmasına imkan veren B sınıfı sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;

Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususlarda aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hükmün TCK'nın 53/6. maddesinin uygulanmasına ilişkin altıncı paragrafına “B sınıfı” ibaresinin eklenmesi, yargılama giderlerine ilişkin paragrafta yer alan "eşit miktar olan" ibaresinin çıkarılarak yerine, "sebebiyet verdikleri oranda" ibaresinin yazılması ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA;

II-Katılan Sanık ...'in mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik, katılan sanık ve katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;

Katılan sanık ...'e isnat edilen eylemin, 5237 Sayılı TCK'nın 89. maddesinin 1-2-3. fıkralarında düzenlenen ''taksirle yaralama'' suçuna ilişkin olduğu, taksirle bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde gerçekleşecek olan taksirle yaralama suçu için TCK'nın 89. maddesinin 1. fıkrasında temel ceza miktarının ''üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası'' olarak belirlendiği; 5271 Sayılı CMK'nın 17.10.2019 tarihli ve 7188 Sayılı Kanun'un 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ''Basit Yargılama Usulü'' başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ''Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.'' şeklindeki düzenlemeye, 7188 Sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ''01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.'' şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesi'nin 19.08.2020 tarihli 31218 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 esas 2020/33 karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 esas 2021/4 karar sayılı iptal kararları ile ''...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...'' ibarelerinin, aynı bentte yer alan ''...basit yargılama usulü...'' yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;

Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 Sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ''mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.'' şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesiyle CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, katılan sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ''Basit Yargılama Usulü'' yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, katılan sanık ... ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; 06.12.2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.


YARGITAY, 12. CEZA DAİRESİ, E. 2019/12652, K. 2021/7774, T. 9.11.2021

Kanun Yararına Bozma

Bilinçli Taksirle Gerçekleştirilmesi Halinde Şikayet Şartına Bağlı Olmadığı

Sanık ...'ın sevk ve idaresindeki servis otobüsü ile gündüzün meskun mahal içindeki bölünmüş yolda seyri sırasında kaza mahalli olan “T” kavşağa geldiğinde seyrine göre solundan ara sokaktan sola dönmek suretiyle bölünmüş yola çıkan katılan sanık ... idaresindeki aracın sol yan kısmına çarpmasıyla direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı istikamete geçtiği burada yürümekte olan bir yayaya ve devamla yol kenarındaki evlerin bahçe duvarına çarparak durabildiği kaza sonucu birden fazla kişinin yaralandığı, yolcuların beyanından ve durma mesafesinde de anlaşıldığı üzere mahal şartları üzerinde seyreden sanık ...'ın alt düzeyde tali, bölünmüş yolda seyredenlere geçiş önceliğini bırakması gerektiği halde bu kurala uymayan katılan sanık ...'in asli kusurlu ve bölünmüş yol ortasında geçme yasağına işaret eden kesintisiz çift yol şerit çizgisi bulunmasına rağmen bölünmüş yolun diğer istikameti kenarında bulunan ara sokaktan sola dönerek sanığın seyir yönündeki yola çıkması nedeniyle bilinçli taksirle hareket ettiğinin anlaşıldığı olayda;

1- )Katılan Sanık ... hakkındaki düşme hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Her ne kadar katılan sanık ... hakkında şikayetçi olduğu kabul edilen mağdur ...'nin yaralanması nedeniyle mahkumiyetine karar verilerek anılan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve mahalli Cumhuriyet savcısının bu kararın kaldırılmasına ilişkin temyiz talebi itiraz olarak değerlendirilip itiraz merciince itirazın reddine karar verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar kesinleşmiş ise de; söz konusu karara karşı olağan üstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceği anlaşılarak yapılan incelemede;

Yukarıda oluş kısmında izah edildiği üzere eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği anlaşılan katılan sanık hakkında, nitelikli yaralanmaların eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirilmesi halinde şikayet şartına bağlı olmadığı gözetilerek, yaralanmaları nedeniyle mağdur sıfatıyla iddianamede yer alan mağdurlar ..., ...'in yaralanmalarına ilişkin kati adli raporlarının alınmasının ardından sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken sanık hakkındaki eylem bölünerek şikayetten vazgeçtiği kabul edilen mağdurlar yönünden düşme kararı verilmesi,

Kabule göre de;

Suç tarihinde 16 yaşında olan ve şikayet hakkını bizzat kullanabileceği anlaşılan katılan ...'nin kolluk ifadesinde her iki sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmesine rağmen; yargılama aşamasında yalnızca sanık ...'dan şikayetçi olduğuna yönelik beyanı nedeniyle açıkça katılan sanık ...'e ilişkin şikayetinden vazgeçtiğine yönelik beyanı bulunmamasına rağmen katılanın şikayetinden vazgeçtiğinin kabul edilmesi,

2- )Sanık ... hakkındaki mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz talebinin incelenmesine gelince;

Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK'nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanun'un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekmekte olup, dava konusu olayda sanık tali kusurlu olmakla birlikte yaralanan kişi sayısı, yaralanmaların niteliği, maddede öngörülen cezanın alt sınırı nazara alınmak suretiyle, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği halde sanıktan şikayetçi olan katılanlar ...ile katılan sanık ...'in yaralanmalarına ilişkin kati adli raporlarının alınmasının ardından sanık hakkındaki temel cezanın tayin edilmesi gerektiği halde yazılı şekilde eksik araştırma ile alt sınırdan hüküm kurulması,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 Sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükmün isteme kısmen aykırı olarak BOZULMASINA; 09.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY, 12. CEZA DAİRESİ, E. 2021/3193, K. 2021/7365, T. 27.10.2021

Raporlar Arasında Çelişkinin Giderilerek Sonucuna Göre Şüpheliye Atılı Suçun Unsurlarının Bulunup Bulunmadığının Tespitinin

Dosya kapsamına göre, müşteki ...'nın ... Vinç Çelik Kontrüksiyon Mak. San. Tic. Ltd. Şti'nin işçisi olduğu, müşteki ile mağdur ...'un olay günü ...isimli firmaya tavan vinç arızası için keşfe gittikleri, arızalı vince ulaşmak için gittikleri firmadan araç istedikleri ve araçla yukarı çıktıkları sırada içinde bulundukları sepetin forklift bıçaklarına bağlanmaması nedeniyle düşmeleri sonucunda yaralanmaları şeklinde gerçekleşen somut olayda, soruşturma aşamasında alınan 08/02/2018 tarihli bilirkişi raporda ...isimli firmanın çalışanları hakkında değerlendirme yapıldığı ancak asıl işveren ... isimli firma yönünden değerlendirme yapılmadığı, bilirkişi raporu doğrultusunda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10/01/2019 tarih ve 2017/105217 soruşturma numarası ile şüpheli ... hakkında "kusurunun bulunmadığından bahisle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği" müşteki vekilinin 21/01/2019 havale tarihli dilekçesi ile ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz ettiği, itirazı inceleyen Bursa 4. Sulh Ceza Hakimliği 11/03/2019 tarihli 2019/730 Sayılı değişik iş kararı ile "...bilirkişi raporu incelendiğinde; müştekinin asıl işvereni olan ... isimli firma yönünden bir değerlendirme yapılmadığının görüldüğü, raporda yalnızca ...isimli firma yönünden değerlendirme yapıldığı, işverenin işçisini başka bir yere iş için gönderirken yapması gereken planlama, gerekeli güvenlik tedbirleri alma, iş güvenliği eğitimi verme ve iş ve güvenlikle ilgili gerekli alet ve ekipmanın sağlanması gibi yükümlülüklerinin değerlendirilmesi gerektiği, ancak raporda bu yönden bir değerlendirme olmadığından alınan raporun yetersiz olduğu anlaşılmış olup, şüpheli ...'un kusur ve sorumluluğunun tespiti için yeniden ayrıntılı bilirkişi raporu alınmak üzere soruşturmanın genişletilmesine gerek görüldüğünden CMK'nın 173/3. maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesine..." karar verildiği, anılan kararı müteakip alınan 23/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre ... firması işveren vekili şüpheli ...'un asli kusurlu olduğunun belirtildiği, raporun ikmali üzerine itirazı tekrar ele alan Bursa 4. Sulh Ceza Hakimliği 03/06/2020 tarih ve 2019/730 Sayılı değişik iş kararı ile "...genişletme kararımız gereğince alınan ek bilirkişi raporunda ... firması yetkilisi şüpheli ... hakkında iş güvenliği eğitimlerini müştekiye aldırmış olması tespitiyle kusurunun olmadığının belirtilmesi dikkate alındığında müşteki ... vekili Av. ...'ın itiraz sebeplerinin kararın aksini gösterir nitelikte olmadığı ve verilen kararın sonuç olarak isabetli olduğu anlaşılmış olmakla..." ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine karar verildiği anlaşılmakla;

Dosya kapsamında bulunan ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karara esas alınan 08/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda şüpheli ... ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, soruşturmanın genişletilmesi kararı üzerine alınan 23/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre ise şüpheli ... meydana gelen kazada "...vince servis hizmeti vermeye giden kazalılara ...Vinç Ltd. Şti. tarafından yüksekliğe ulaşabilmek için uygun ve güvenli bir iş ekipmanı sağlamamış ve güvenli bir iş organizasyonu oluşturmamış olması sebebiyle şüpheli işveren vekili ...'un asli kusurlu olduğunun" belirtildiğinin anlaşılması karşısında, raporlar arasında çelişkinin giderilerek sonucuna göre şüpheliye atılı suçun unsurlarının bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiği anlaşıldığından, açıklanan nedenlerle, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itiraz üzerine soruşturmanın genişletilmesi yerine, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş olup;

SONUÇ : Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10/01/2019 tarihli ve 2017/105217 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Bursa 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/06/2019 tarihli ve 2019/730 değişik iş sayılı sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde Sulh Ceza Hakimliğince yapılmasına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ, E. 2020/8453, K. 2021/21448, T. 23.11.2021

Pitbull Cinsi Köpeğin Mağduru Kovalaması Sonucu Mağdurun Yaralanması

Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması suçundan sanık ...'ın, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 177/1, 62/1 ve 52. maddeleri gereğince 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Develi Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26/09/2018 tarihli ve 2018/349 esas, 2018/627 Sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;

1- )Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07/04/2010 tarihli ve 2010/690 esas, 2010/3988 karar sayılı ilamında yer alan "...Hükümlünün, gözetimi altındaki hayvanı serbest bırakması ve hayvanın katılanı ısırıp basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına sebebiyet vermesi şeklinde işlediği fiilinin, 5237 Sayılı TCK'nın 177. maddesinde düzenlenen "Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması" suçu ile aynı Kanunun 89/1. maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçunu oluşturduğu, 5237 Sayılı TCK'nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı gereğince hükümlünün en ağır cezayı gerektiren taksirle yaralama suçundan dolayı cezalandırılmasının gerekeceği anlaşılmakla...BOZULMASINA" şeklindeki açıklamalar karşısında, sanığın kendisine ait olan ve bağsız bulunan Pitbull cinsi köpeği ile dolaştığı, köpeğin bu sırada mağduru kovalaması sonucu mağdurun yaralandığı olayda, katılanın şikayetçi olması ve uzlaşmak istememesi karşısında hayvan sahibi olan sanığın eyleminin taksirle yaralama ve hayvanı tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakma suçlarını oluşturduğu ve 5237 Sayılı Kanun'un 44. maddesi uyarınca daha ağır cezayı gerektiren taksirle yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında,

2- )Kabule göre de, sanığa yüklenen 5237 Sayılı Kanun'un 177/1. maddesinde düzenlenen suçun, 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun'un 12. maddesiyle değişik 5237 Sayılı Kanun'un 75. maddesi uyarınca önödeme kapsamına alındığı nazara alınarak mahkemece sanığa usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre hukukî durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu halde, önödeme işlemleri yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesinde,

İsabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 11.08.2020 gün ve 2020/7806 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.09.2020 gün ve KYB/2020-74528 Sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.

Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, kontrol altına alınmasında ihmal gösterilen hükümlüye ait köpeğin, yaşı küçük mağdura saldırması ve mağdurun kaçmak için ağaca çıkmak istediğinde yere düşerek basit tıbbi müdahale gerektirecek biçimde yaralanması şeklinde gelişen olayda, mağdurun babası olan katılanın şikayetçi olması ve uzlaşmak istememeleri karşısında hayvan sahibi olan hükümlünün eyleminin taksirle yaralama ve hayvanı tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakma suçlarını oluşturduğu ve sayılı TCK.nın 44. maddesi uyarınca daha ağır cezayı gerektiren taksirle yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de hükümden önce 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun'un 12.maddesiyle değişik 5237 Sayılı TCK'nın 75. maddesi uyarınca sanığa yüklenen hayvanı tehlike yaratacak şekilde serbest bırakma suçunun temas ettiği TCK'nın 177/1. maddesinde düzenlenen suçun ön ödeme kapsamına alındığı nazara alınarak, mahkemece hükümlüye usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı'nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden Develi Asliye Ceza Mahkemesi'nin 26.09.2018 gün ve 2018/349-627 Esas-karar sayılı kararının CMK.nın 309. maddesi uyarınca ve bir no.lu bozma nedeni yönünden aleyhe tesir etmemek üzere BOZULMASINA, aynı Yasanın 309/4-a madde ve fıkrası uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ, E. 2019/10953, K. 2021/7876, T. 15.11.2021

Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisiyle Emniyetli Bir Şekilde Araç Sevk ve İdare Edemeyecek Kişinin Araç Kullanması

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu

Olay günü saat 21:30 sıralarında sanık ...'ın sevk ve idaresindeki otomobili ile ... istikametinden ... istikametine seyir halinde iken kaza mahalline geldiği sırada aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek seyir istikametine göre sol tarafında bulunan orta refüj bordür taşlarına çarpması, çarpmanın şiddetiyle orta bordur taşının karşı istikamete düşmesi akabinde ... istikametine seyir halinde olan ...'in sevk ve idaresindeki otomobilin yolun kenarında bulunan bordür taşlarına çarpmasıyla, bir kişinin hayati fonksiyonlarına etkisi 2. derecede kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı olayda; olaydan üç saat sonra kollukça yapılan alkol ölçümünde sanığın 1.86 promil alkollü olduğunun tespiti karşısında, her saat başı alkol oranında 0.15 promillik azalma olduğu dikkate alındığında sanığın olay anında 2.31 promil alkollü olduğu, ayrıca sanığın sevk ve idaresindeki otomobili ile bölünmüş görüşün far ışıkları altında açık olan yol bölümünde yola gereken dikkatini verip kontrollü ve tedbirli bir şekilde seyrini, sürdürmesi gerekirken bu hususlara riayet etmeyip sevk ve idare hatası ile direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun orta kısmında bulunan refüje çarpıp refüj taşının çarpmanın şiddeti ile karşı istikamete düşmesine sebebiyet verdiği, dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde araç kullandığı olayda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile gerçekleşen kazada asli kusurlu olduğu anlaşılmakla,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre,

1- )Trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda her iki suçtan sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de, TCK'nın "Trafik güvenliğini tehlikeye sokma" başlıklı 179/3. maddesinde alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma halinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen suçun tehlike suçu olduğu, somut olayda ise bir kişinin yaralanmış olması sebebiyle zarar suçunun oluştuğu, Dairemizin yerleşik uygulamasına göre; tehlikeli eylemin zarara yol açması ve her iki suçun birlikte işlenmesi halinde sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, suçlar için Kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu ölçütünün esas alınması suretiyle, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu ahvalde sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, ancak kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi, şikayetten vazgeçilmesi veya uzlaşma nedeni ile taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı ahvalde ise, sanığın TCK'nın 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılması gerektiği, fakat somut olayda sanığın alkollü araç kullanarak bir kişinin TCK'nın 89/2-b kapsamında yaralandığı; TCK'nın 89/5. maddesi uyarınca da TCK'nın 89/1. maddesi kapsamı dışındaki yaralanmalarda; taksirle yaralama suçunun soruşturulmasının ve kovuşturulmasının şikayete tabii olmadığı, tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde de sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırıldığı gözetildiğinde, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ''hüküm kurulmasına yer olmadığına'' kararı verilmesi yerine bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi;

2- )Bozma ilamına uyulduğu takdirde sanığa isnat edilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu için, 5237 Sayılı TCK'nın 89. maddesinin 1-2-3. fıkralarında düzenlenen ''taksirle yaralama'' suçuna ilişkin olduğu, taksirle bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde gerçekleşecek olan taksirle yaralama suçu için TCK'nın 89. maddesinin 1. fıkrasında temel ceza miktarının ''üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası'' olarak belirlendiği; 5271 Sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 Sayılı Kanun'un 24. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ''Basit Yargılama Usulü'' başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ''Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.'' şeklindeki düzenlemeye, 7188 Sayılı Kanun'un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ''01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.'' şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesi'nin 19.08.2020 tarihli 31218 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile ''...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...'' ibarelerinin, aynı bentte yer alan ''...basit yargılama usulü...'' yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;

Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 Sayılı Kanun'un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ''mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.'' şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK'nın 7. maddesiyle CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ''Basit Yargılama Usulü'' yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;

Kanuna aykırı olup, sanığın ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 15.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.