Seçimlik hakkın kullanılmasından sonra ıslah edilemeyeceği

T.C.

YARGITAY

9. Hukuk Dairesi

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y İ L A M I

ESAS NO : 2021/9978

KARAR NO : 2021/15940

BÖLGE ADLİYE

MAHKEMESİ : Ankara 8. Hukuk Dairesi

TARİHİ : 06/07/2021

NUMARASI : 2019/1616-2021/1802

DAVACI :

DAVALI :

DAVA TÜRÜ : ALACAK

İLK DERECE

MAHKEMESİ : Ankara 38. İş Mahkemesi

TARİHİ : 26/02/2019

NUMARASI : 2016/210-2019/106

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30/11/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat Doğan Gözde Özgödek ile karşı taraf adına vekili Avukat Ufuk Yılmaz geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacı 13.10.2012-18.12.2013 tarihleri arasında Venezüella'nın Vargas projesinde teknik ofis mimarı olarak çalıştığını, çalışması esnasında davacının hak ettiği alacaklarının talep etmesine rağmen ödenmemesi üzerine işinden ayrılmak zorunda kaldığını, çalıştığı süre boyunca aylık net 3.500,00 USD ücret aldığını, ayda iki pazar hariç her gün çalışmak üzere 07.00-18.00 saatleri arası çalıştığını, sahada işlerin olması durumunda bu saatlerden sonra çalışmak zorunda bırakıldığını, milli bayramların tümünde, dini bayramların 1. günü hariç tüm tatillerde çalıştığını, diğer çalışanlara iki maaş tutarında prim ödenmesine rağmen primlerinin gerekçesiz olarak ödenmediğini, çalıştığı on dört aylık süre boyunca yıllık izin kullanmadığını, kullandırılmayan yıllık izin ücretlerinin de ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının çalışma süreleri, aldığı ücret, çalışma saatleri, işten ayrılış nedeni gibi tüm iddiaların yerinde olmadığını, davacının iş sözleşmesini 06.12.2013 tarihinde istifa ederek kendisinin sona erdirdiğini, istifa gerekçesinin 4857 sayılı İş Kanunu 24. madde de yazılı haklı fesih nedeni olmadığını, davacının çalıştığı süre içinde tüm ücretlerinin ödendiğini, ayrıca ilk on iki ay dolmadan izin hakkı doğmayan davacının iş sözleşmesini on üçüncü ayda feshetmesi nedeniyle kendisine yıllık izin kullandırma imkanının da mümkün olmadığını, fazla mesailerinin banka kanalıyla ödendiğini,davacı ile prim anlaşması olmadığını, davacının aldığı maaş seviyesinin yüksek olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:

İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İstinaf Başvurusu :

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :

Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz Başvurusu :

Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Gerekçe:

1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları iletemyiz olunan kararda belirtilengerekçelere göredavacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davacı taraf yıllık izin kullanmadığını belirtirken, davalı taraf ise davacınıniş sözleşmesini çalışmasının on üçüncü ayında istifa ile feshetmesi nedeniyle yıllık izin kullandırma imkanı olmadığını beyan etmiştir. Davacı tanığı N.Y davacının yıllık izin kullanmadığını beyan ederken diğer davacı tanığı R.S davacının Haziran ayında izin kullandığını, bunun ne izni olduğunu, yıllık izin kullanıp kullanmadığını bilmediğini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davacının yıllık izin alacağı hüküm altına alınmış olmasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince davacı ve davalı tarafın istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulduğu ancak gerekçe belirtilmeksizin yıllık izin alacağı talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının yıllık izin kullanıp kullanmadığı hususunda davacı tanığı R.S ve davalı tarafın cevap dilekçesindeki beyanlarıda dikkate alınarak davacı asil çağırılmak suretiyle bu hususlar sorularak beyanının alınması ve buna göre değerlendirme yapılması gerekli iken Bölge Adliye Mahkemesince gerekçe belirtilmeksizin yıllık izin alacağı talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının prim alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.

İşçinin mal veya hizmet üretiminde daha istekli hale gelmesi ve başarısının artması için işverence ödül niteliğinde verilen ek ödeme prim olarak adlandırılabilir. Prim ödemesinde amaç,işçinin dava verimli bir şekilde çalışmaya özendirilmesidir. Primin kişiye özgü olması sebebiyle ikramiyeden farklı olarak prim ödemelerinin genel bir nitelik taşıması gerekmez. Bununla birlikte, işveren tarafından ayrımı haklı kılan geçerli nedenler olmadığı sürece primuygulaması yönünden deişverenin eşit davranma borcu söz konusudur.

İşçinin prime hak kazanması için işyerinde prim ödemesini gerektiren dönemin sonuna kadar çalışmış olması gerekmez. İşyerinde çalışılan süreyle sınırlı olmak üzere işçinin prim talep hakkı vardır. Primlerin ödendiğini ispat yükü işveren üzerindedir.

Somut olayda, davacı taraf yılda iki kez prim ödendiğini, diğer çalışanlara ödenmesine rağmen kendisine ödeme olmadığını beyan etmiştir. Davalı taraf ise davacı ile aralarında prim ödemesine ilişkin anlaşmanın bulunmadığını savunmuştur. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince tanık beyanlarına göre prim alacağı ispatlandığı gerekçesi ile prim alacağı hüküm altına alınmış ise de; davacı tanıklarından N.Y beyanında birinci etap sonunda tüm çalışanlara prim verildiğini, ikinci etabın sonunda da prim verileceğine yönelik herkeste beklenti olduğunu, davalı şirketin bazı çalışanlara prim verdiğini bazılarına vermediğini, davacının prim almadığını belirtirken diğer davacı tanığı R.S ise yılda bir defa iki maaş karşılığı prim/ikramiye ödemesi olduğunu, bazı personele verildiğini, davacı ve kendisine prim verilmediğini beyan ettiği, davacı ile davalı arasında yapılan iş sözleşmesinde prim ödeneceğine ilişkin düzenleme bulunmadığı, tanık beyanları ile de davalı işyerinde prim ödemesi olduğu ve davacının prime hak kazandığının ispatlanamadığı hususu birlikte değerlendirildiğinde davacının prim alacağını ispatlayamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacının prim alacağı talebinin reddine karar verilmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile Bölge Adliye Mahkemesince hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

4-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca; borç ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ise borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir. Dolayısıyla, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklıya tanınan seçimlik bir hak sözkonusu olup hakkın kullanılması bozucu yenilik doğurucu nitelikte olduğundan talep hakkını kullanan alacaklının artık bu tercihinden dönmesi mümkün değildir.

Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf 03.06.2014 tarihli ihtarnamesi ile işçilik alacaklarının ABD Doları üzerinden ödenmesini talep etmiş ise de bu ihtarnamenin davalı tarafa 09.06.2014 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafın tebliğ tarihinden önce 03.06.2014 tarihinde davayı açtığı ve dava dilekçesinde tercih hakkını kullandığı ve dava konusu işçilik alacaklarının ıslah dilekçesindeki talepte dikkate alındığında “fiili ödeme günündeki kur üzerinden hesaplanan Türk Lirası” üzerinden ödenmesini istemiştir. Her ne kadar davacı taraf, 26.10.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu işçilik alacaklarının tamamını ABD Doları olarak arttırmış ise de ıslahın ABD Doları üzerinden yapılması, dava dilekçesindeki tercihten dönülmesi mümkün olmadığından geçerli değildir.

Davacının dava dilekçesiyle tercih hakkını kullandığı, dava konusu işçilik alacaklarını “fiili ödeme günündeki kur üzerinden hesaplanan Türk Lirası” üzerinden ödenmesini istediği ve bu talebe değer verilmesi gerektiği gözetilmeden dava konusu işçilik alacaklarının ABD Doları üzerinden hükmedilmesi de isabetsizdir.

SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıya, davalı yararına takdir edilen 3.0815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 30.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.