Rücuen Tazminat Davasında Asıl İşveren Alt İşveren ve Üçüncü Kişi Kavramları

YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2021/324
Karar Numarası: 2021/15267
Karar Tarihi: 30.11.2021

Rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince ilâmda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve de davalılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için ... Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davalılar adına Av. ... ile davacı SGK Başkanlığı adına Av....geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

I-İSTEM

Davacı Kurum vekili, Kurum sigortalısı ...'in Karaman İlinde yapılan Fen Lisesi'nin inşaatı işinde yüklenici firma olan ... İnş. San. Müh. ve Tic. Ltd. Şti.'nde kalıp ustası olarak çalışmakta iken ... tarihinde vuku bulan  kazası sonucunda vefat ettiğini, söz konusu olayın kazazedenin zemin kat üzerinde kolon kalıbı sökerken kalıbın çarpması ya da ayağını kalıp tahtalarına takılması sonucu dengesini kaybedip 3 metre aşağıya ... katında yer alan beton zemine düşmesi sonucunda meydana geldiğini, olay sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda, olayın 5510 Sayılı Kanunun 13. Maddesi gereği bir  kazası olduğunun tespit edildiğini, ilgili raporda davalılardan ...'in olay yeri inşatta saha sorumlusu ve inşaat mühendisi olarak görev yaptığını, gerekli  güvenliği eğitimi almayan müteveffanın çalışmasına müsaade ettiğini, çalışanların  güvenliği eğitimi malzemelerini ve donanımlarının verilmesini sağlamadığını, dolayısıyla çalışanların kişisel korucuyu malzeme ve donanımlar olmaksızın çalışmalarına müsaade ettiğini ve gözetim görevlerini objektif olarak yerine getirmemesi sebebiyle meydana gelen olayda kusurlu olduğunun belirtildiğini, diğer davalı taraf olan işveren ...İnş San Müh veTic Ltd Şti'nin meydana gelen  kazasında gerekli önlenmleri almakla yükümlü olduğu ilgili mevzuat hükümlerine uymaması sonucunda meydana gelen olayda kusurlu olduğunun belirtildiğini, davalı şirketin %80, davalı ...'in %10 kusurlu bulunduğunu, müteveffanın sigortalının hak sahipleri olarak geriye eşi ... ve oğlu ...'e ölüm aylığı bağlandığını, 5510 sayılı Kanunun uyarınca ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan sosyal sigorta yardımı ve tedavi masrafı için davalı şirkete başvurulabildiğini, 5510 sayılı Kanun uyarınca üçüncü kişilere de kusuru oranında rücu edilebildiğini belirterek ilk peşin sermaye değerli gelirler ile yapılan ödemelerin kusur oranlarına göre davalı taraflardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

II-CEVAP

Davalılar vekili; Davanın Sgk denetmenlerinin raporları esas alınarak davalı işverenlerin %80+diğer davalının %10= %90 oranında kusurlu olması esasına göre açıldığını, ancak meydana gelen kazada sigortalı kazazede işçinin ağır kusuru sonucu gerçekleştiğini ve davalı işveren şirketin kusurunun %80-90 olmadığını, olayda davalının sorumluluğunun ve illiyet bağının kazazede işçinin ağır kusuru sebebiyle ortadan kalktığını, davacının dayandığı idare müfettişlerinin raporlarının meydana gelen kazayı  güvenliği mevzuatı çerçevesinde genel ve soyut farazi ilkelere göre değerlendirdiğini, olayın somut özelliği ve olay mahalli açısından olayın oluş şekline itibar edilmediğini, olayın oluş şekli ve kazazede işçinin kaza anındaki ağır ihmal ve dikkatsizliği neticesinde kaza meydana geldiğini, kazazede işçiye her türlü korucuyu malzeme ve emniyet kemerleri verildiğini, eğitim verildiğini bu hususların şahsi sicil dosyasındaki tutanaklarla sabit olduğunu, kazanın meydana geldiği şantiyede esasen her türlü  güvenliği tedbirlerinin alındığını, işçilere kişisel korucuyu ve donanımların verildiğini ve çalışanlar üzerinde etkin denetim ve gözetim görevi objektif olarak yerine getirildiğini, sigortalıya davalı işverenin maddi ve manevi destekçi olduğunu belirterek her türlü fazlaya ilişkin talep dava ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla savunma itirazlarının kabulü ile haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III-MAHKEME KARARI

A-İLK DERECE MAHKEME KARARI

İlk derece mahkemesi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrası, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın  kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve  güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen  kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir.

İşverenin, işçilerin sağlığını koruma ve  güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle  kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücûan sorumludur.

Somut olayda kazazede/ müteveffa inşaat işinde çalışırken yaklaşık 3 metre yükseklikten düşmüş ve anılan  kazası gereği yaşamını yitirmiştir.

.... Asliye ceza mahkemesinde açılan ve kesinleşen mahkeme ilamına göre inşaat sorumlusu Mithat Demircan taksirle ölüme neden olma suçundan beraat ettiği, inşaatta saha sorumlusu olarak çalışan ...'in ise suçlu bulunduğu anlaşılmış olup anılan hüküm Yargıtayda onanarak kesinleşmiştir.

Eldeki rücuen tazminat dosyasında müteveffa olan sigortalının mirasçıları tarafından açılmış maddi tazminat dosyası ... İş mahkemesinde görülmekte olup anılan mahkemece alınan kusur raporunda müteveffa %25 oranında kusurlu bulunmuştur.

Eldeki davada da  kazasına karışanların kusur durumlarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen ... havale tarihli rapor dosya içerisine alınmıştır. Raporun incelenmesinde müteveffa ...'in raporda ayrıntıları açıklanan nedenlerle olayın meydana gelmesinde %25 kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmüş, davalı şirketle davalı ...'in ise %75 kusurlu olduğu görülmüştür. Anılan kusur raporu ile ....İş Mahkemesince alınan kusur raporu uyumlu ve dosya içeriğine uygun olduğundan tekrar ek veya kök rapor aldırılmamıştır.

İstinaf ilamı doğrultusunda meydana gelen olayda tarafların kusur durumlarının belirlenebilmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup bilirkişi kusur heyeti tarafından düzenlenen ... havale tarihli bilirkişi heyeti kusur raporunun dosya kapsamına alındığı anlaşıldı.

İstinaf ilamı doğrultusunda davalı ...'in sözleşme örneği, yaptığı  ve işyerindeki konumu araştırılmış, inşaat mühendisi olarak çalıştığı, işveren vekili konumunda bulunmadığı görülmüştür.

Yine istinaf ilamı doğrultusunda müteveffa ...'in ücret bordroları celpedilmiş ve davalı ...'in 3 kişi konumunda olduğu dikkate alınarak rapor tanzimi istenmiş ve anılan rapor hükme esas alınmıştır.

Davacı kurumun alacağının olup olmadığı varsa belirlenmesi amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup 11.06.2019 ve 29.11.2019 havale tarihli bilirkişi raporlarının dosya kapsamına alındığı anlaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan yargılama, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin beyanları, SGK ve işyeri kayıtları, bilirkişi raporları, tanık beyanları, ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesinin... Karar sayılı ve tüm dosya kapsamına göre; Davanın kısmen kabulü ile; a- Müteveffa sigortalı ...'in hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir nedeniyle davacı kurumun uğramış olduğu zararın davalı ... yönünden 56.416,61 TL'yi geçmemek üzere, tahsili talep olunabilir toplam 109.072,11 TL'nin tahsis onay tarihi olan 09/05/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacı kuruma verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine, dair karar vermiştir.

B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesince, mahkemece alınan 23.03.2019 tarihli heyet raporunda; davalı işveren şirketin %75 oranında, (%5 lik kısmı davalı ...'e ait olmak üzere) müteveffa kazalı ...'in %25 oranında kusurlu olduğu belirtilerek davalı ...'in işveren vekili olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.

Mahkemece ... 9. İş Mahkemesinin... Esas sayılı tazminat dosyasının kesinleşip kesinleşmediği sorulmuş olup Uyaptan gelen dosya incelendiğinde kesinleşme şerhi bulunmamakla birlikte davalı şirket tarafından yapılan istinaf başvurusundan feragat edildiği görülmektedir.

Hükme esas alınan kusur raporunun olaya uygun, açıklayıcı ve denetime elverişli olduğu anlaşılmakla kusura yönelik istinaf başvurusu isabetsizdir.

Mahkemece kazazedeye ait ücret bordroları, davalı ...'e ait  sözleşmesi dosyaya kazandırılmış, davalı asilin beyanı alınmış olup davalı ...'in 3kişi olduğu kabul edilerek işveren veya üçüncü kişinin müteselsil sorumluluğunun birleştiği davada işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olacağından 109.072,11 TL, üçüncü kişi davalı ...’in müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dâhil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olacağından 56.416,61 TL olarak belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bilirkişi raporunda bakiye ömür ve hak sahiplerinin yararlanma sürelerinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Hak sahibi eş rapor tarihinde 31 yaşında olup 18 yaşından küçük bir çocuğu bulunmaktadır. AYİM tablosuna göre evlenme şansı %12 dir.

Ayrıca dul eşin yeniden evlenme olasılığı, olay tarihindeki yaşına göre değil, hüküm tarihine en yakın rapor tarihindeki yaşına göre saptanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Yapılan incelemede Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca davacı Kurum vekilinin ve davalı vekilinin tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.

IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:

Davalılar vekili özetle, aslen sigortalının kusurlu hareketi nedeniyle illiyet bağının kesildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

Davacı Kurum vekili ise, sigortalının kusursuz olup, tüm kusurun davalı tarafta olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

1-Davacı Kurum, 27.04.2013 tarihinde meydana gelen  kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerinden oluşan kurum zararının tahsili istemli eldeki davayı açmış olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 21. Maddesidir.

5510 sayılı Kanun'un “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve  güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile işveren davalının, Kurumun rücu alacağından sorumluluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.

Kusurun belirlenmesinde ise; zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeni ile daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza davaları varsa, tazminat davasında verilen kararın güçlü delil oluşturduğu hususu ile ceza davasında belirlenen maddi olguların bağlayıcı olacağı hususu da gözetilmek suretiyle sigortalı ile davalının ve varsa dava dışı kişilerin kusur oran ve aidiyetleri konusunda rapor alınması gereklidir.

Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanun'un 21. Maddesi ile birlikte  kazası tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Anılan Kanunlarda; İşverenler işyerlerinde  sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de  sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan  sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli  sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar, denilmekte, böylece, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır;

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla  kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).

6331 sayılı Kanunun "Risklerden korunma ilkeleri" başlıklı 5. maddesinde, İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde; "a)Risklerden kaçınmak. b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek. c)Risklerle kaynağında mücadele etmek. ç) İşin kişilere uygun hale getirilmesi için işyerlerinin tasarımı ile  ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek. d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak. e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek. f)Teknoloji,  organizasyonu, çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek. g) Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine göre öncelik vermek. ğ) Çalışanlara uygun talimatlar vermek." ilkelerinin göz önünde bulundurulması gerektiği belirtilirken,

Anılan Kanunun "Çalışanların yükümlülükleri" başlıklı 19. maddesinde, "Çalışanların,  sağlığı ve güvenliği ile ilgili aldıkları eğitim ve işverenin bu konudaki talimatları doğrultusunda, kendilerinin ve hareketlerinden veya yaptıkları işten etkilenen diğer çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye düşürmemekle yükümlü oldukları ve çalışanların işveren tarafından verilen eğitim ve talimatlar doğrultusunda; a) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tehlikeli madde, taşıma ekipmanı ve diğer üretim araçlarını kurallara uygun şekilde kullanmak, bunların güvenlik donanımlarını doğru olarak kullanmak, keyfi olarak çıkarmamak ve değiştirmemek. b) Kendilerine sağlanan kişisel koruyucu donanımı doğru kullanmak ve korumak. c) İşyerindeki makine, cihaz, araç, gereç, tesis ve binalarda sağlık ve güvenlik yönünden ciddi ve yakın bir tehlike ile karşılaştıklarında ve koruma tedbirlerinde bir eksiklik gördüklerinde, işverene veya çalışan temsilcisine derhal haber vermek. ç) Teftişe yetkili makam tarafından işyerinde tespit edilen noksanlık ve mevzuata aykırılıkların giderilmesi konusunda, işveren ve çalışan temsilcisi ile  birliği yapmak. d) Kendi görev alanında,  sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için işveren ve çalışan temsilcisi ile  birliği yapmak" yükümlülüğü bulunduğu belirtilmiştir.

Bu yasal düzenlemeler uyarınca  kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; maddi olayın özellikleri dikkate alınarak, ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.

Diğer taraftan, tarafları ve konusu farklı olan sigortalının açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuan tazminat davalarında kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla o dosyada alınan kusur raporu da eldeki davada kesin delil teşkil etmeyecektir. Şayet, kesinleşmiş ise ancak, güçlü delil teşkil edebilir. Nitekim bu husus, Yargıtay'ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.

Eldeki davada ise, Mahkemece, aldırılan ... tarihli kusur raporu ile davalılardan ...’in işveren vekili olarak kabul edildiği, Mahkemece alınan hesap raporunda ise, bu davalının üçüncü kişi olarak kabul edildiği anlaşılmakta olup, öncelikle olay ile ilgili olarak, kazalının açtığı tazminat davası soruşturma ve ceza davasının varlığının irdelenmesi ve davalılardan ...’in olaydaki konumu işveren vekilliği veyahut üçüncü kişi olup olmadığı hususunda yeniden bir irdeleme ve araştırma yapılması ile üçüncü kişi olması halinde ve bu nedenle olayın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığı hususunda olayın meydana geldiği  kolunda uzman  güvenliği uzmanlarından oluşan heyetten yeni bir kusur raporu aldırıldıktan ve davacı kurumun kusur oranlarının yerindeliği de tartışıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2- Olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 12. maddesi hükmüne göre alt işveren, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden  alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3kişidir.

Asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığı için, öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.

İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.

Alt işveren sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl , ya da, işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.

Eldeki davada ise, mahkemece davalı şirketin asıl işveren sıfatının varlığı kabul edilmiş ise de, olay yeri inceleme raporunda dava dışı Gülden İnşaat AŞ. ibaresinin şantiye girişindeki tabelada yazılı olduğu anlaşılmakta olup, ... tarafından yaptırılan okul inşaatına ilişkin tüm ihale evraklarının getirtilmesi ile bu şirket hakkında da irdeleme yapılması ile meydana gelen olayın tüm yönleri ile irdelenmesi, dava dışı ve davalı şirketler arasında nasıl bir ilişki olduğunun ve anahtar teslimi ile  yapılıp yapılmadığının irdelenmesi ile tüm tarafların hukuki konum ve durumlarının tayini ile 5510 Sayılı Yasanın 21. Maddesi kapsamında işveren veya vekili veyahut taşeron olup olmadığı yahut üçüncü kişi olup olmadıkları ve 3Kişilerin de bu sıfatları nedeniyle olay üzerindeki etkileri ve kusur durumlarının tayini ve sonucuna göre kusur ve hesap raporlarının alınmasından sona bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı Kurum ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi.... Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalılar avukatı yararına takdir edilen 3.050,00 TL. duruşma Avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, davacı Kurum avukatı yararına da takdir edilen 3.050,00 TL. duruşma avukatlık parasının davalılara yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine, 30.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.