T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/9554
KARAR NO : 2022/5172
Y A R G I T A Y İ L A M I
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/08/2019
NUMARASI : 2019/5659 - 2019/50
DAVACI : M.D. vekili Av. B.K.
DAVALI : A. Sigorta AŞ. vekili Av. G.G.
Taraflar arasındaki sigorta tahkim yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince başvurunun reddine dair karara karşı davacı vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen 06/07/2019 tarih 2019/İHK-8068 sayılı itirazın reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; davacının yolcu olduğu davalının trafik sigortacısı olan aracın kazası sonucu yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 100,00 TL bakıcı giderini temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; başvurunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, başvurunun reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince itiraz yoluna başvurulmuştur. İtiraz Hakem Heyeti davacının verilen kesin süre içinde bilirkişi ücretinin yatırılmamış olması nedeni ile zararın tespit edilemediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta; Uyuşmazlık Hakem Heyeti, davacının talebini kazanın karayolu ve karayolu ile bağlantısı olmayan kum ocağında gerçekleşmiş olması nedeni ile reddetmiş, davacının itirazı üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından zararın tespiti için dosyanın hesap bilirkişisine verilmesi yönünde ara karar kurulmuş ancak davacının verilen süre içinde gerekli bilirkişi ücretini yatırmaması nedeni ile zararın hesaplanamadığı, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmediği gerekçesi ile davacı itirazının reddine karar verilmiştir.
Sigortacılık Kanunu 30/23 maddesine göre; “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun hükümleri, sigortacılıktaki tahkim hakkında da kıyasen uygulanır," atfı gereği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin kıyasen uygulanacağı yasada açıkça düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye, taraflar için konulmuş süreler ise kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Kanunda belirtilen süreler; kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Hakimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, 6100 sayılı Kanunun 90/2’nci maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir. (HMK m.94/2, HUMK m.159). Hakimin verdiği sürenin kesin olması için ya hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kanundan kaynaklanan şekilde kesin olması (HUMK m.163, c.4, HMK 94/2); ya da hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna karar vermiş olması gerekir. Hakimin tayin ettiği bu ilk sürenin kesin süre olarak hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının kanuna ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Başka bir deyişle; ister kanun, ister hâkim tarafından tayin edilmiş olsun, kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir.
Öte yandan 6100 sayılı Kanunun 94’ücü maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması, taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar; dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını, mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hâkim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hâkimin, bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hallerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir.
Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde: İtiraz Hakem Heyetince 14/06/2019 tarihinde verilen ara karar ile başvuranın 5 günlük kesin süre içinde 400,00 TL bilirkişi ücreti yatırması, ücretin yatırıldığına dair dekontun naip hakeme gönderilmesi, sistem hata vermediği takdirde taraflara tebligatın yapılmış sayılmasına, verilen süre içinde ücretin yatırılmaması halinde mevcut delillere göre karar verileceği hususunun davacı tarafa ihtar edildiği yönünde karar verilmiştir.
Ancak söz konusu ihtarın davacıya ihtar edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılamamakla birlikte yapılan ihtarın da usulune uygun olmadığı anlaşılmaktadır. İtiraz Hakem Heyeti tarafından başvurana gerekli bilirkişi ücretini yatırması için usulune uygun ihtarda bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Ş.Sertkaya K.Özerdoğan S.Küçük Ö.F.Aydıner M.Arı