İşveren ve Üçüncü Kişiye Rücu Edilbilir Miktarın Hesaplanması

YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2022/14538
Karar Numarası: 2023/24
Karar Tarihi: 09.01.2023

SAYISI : 2022/36 E., 2022/280 K.

DAVALILAR : 1-... vekili Avukat ...
2- ...ve ... Ortaklığı vekili Avukat ...
3-... vekili Avukat ...

İHBAR OLUNANLAR : 1- ... Sigorta A.Ş. vekili Avukat ...
2- ... Sigorta A.Ş. vekili Avukat ...

DAVA TARİHİ : 22.01.2016

KARAR : Kısmen Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen rücuan tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı, davacı Kurum ve davalılardan ... ve ... Ortaklığı ile ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 02.09.2012 tarihli  kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin değerli gelir nedeniyle oluşan kurum zararının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekilleri davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince;

"Davanın kısmen kabulü ile;

Davalılardan ...'e yönelik davanın reddine; toplam 106.293,37 TL peşin sermaye değerli gelirden oluşan Kurum zararının onay tarihi olan 13.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte asıl işveren ...,... Adi ortaklığını oluşturan davalılar ...,... ile Alt İşveren Kapsam Metal Alüminyum ve PVC Doğrama Sanayi isimli işyeri sahibi davalı ...'den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı kuruma verilmesine" karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... ile davalılar ... ve ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesince;

"Davacı kurum ve Davalı ...,... vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 1 numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine " karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı SGK Bşk. ile davalılar ... ve ... vekilleri tarafından temyizi üzerine dairece;

"Kusur gerekçe ve aidiyetleri oluşa ve kesinleşen ceza davasında kabul edilen maddi olgulara aykırı olup, ceza davasında kusurlu bulunan ...’in, alt işverenin işçisinin yaralanma olayında kusursuz bulunmasına rağmen, ...’i şantiye şefi olarak tayin eden adi ortaklar ...,..., yeterince teknik elemanla denetim yapmadıkları gerekçesiyle kusurlu bulunarak çelişkiye düşülmüştür. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı Kanun hükümleri gereğince irdeleme yapılan, oluşa uygun yeni bir heyetten kusur raporu alınarak davalıların sorumlulukları yeniden belirlenmelidir" gerekçeleriyle ilk derece mahkemesi kararı bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen, yukarıda tarih, esas ve karar numaraları yazılı davada;

"Davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ;

Toplam 102.497,18 TL peşin sermaye değerli gelirden oluşan kurum zararının onay tarihi olan 13.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı Kuruma verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine" karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kemal Keçeci dışındaki tüm taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı SGK Bşk. vekili, ölen sigortalının kusuru bulunmayıp tüm kusurun davalı işverenlerde olduğu,

Davalı ... vekili, bilirkişi tarafından daha az bir miktardan sorumlu oldukları hesaplanmasına rağmen mahkemece tüm zarardan sorumlu tutuldukları, kurumun ancak kusur karşılığı zararını talep edebileceği, davalının kusuru olmadığı, raporların çelişkili olduğu,

Davalı ...,... vekili, işin sözleşmeyle anahtar teslimi diğer davalıya verildiği, ölenin diğer davalının işçisi olduğu, ceza davasında kusursuz bulunarak beraat ettikleri, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmamasına rağmen usul ve yasaya aykırı hüküm kurulduğu, kusurlarının bulunmadığı gerekçeleriyle kararın bozulmasını talep etmişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, meydana gelen  kazası sebebiyle oluşan Kurum zararından sorumlulukların belirlenmesi noktasındadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri ile 5510 sayılı Kanun'un 21 inci madde hükümleridir.

3. Değerlendirme

1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine.

2.Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanun'un 21 inci maddesinin 1 ve 4 üncü fıkraları olup, 5510 sayılı Kanun'un 21 inci maddesinin dördüncü fıkrası, üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemektedir. Buna göre,  kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebilecektir.

Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.

İş kazası, meslek hastalığı ve hastalığın üçüncü kişinin kusuru sonucunda meydana gelmesi halinde rücu edilecek miktar ise; sigortalı ya da hak sahiplerine yapılan ödemelerin tümünün, bağlanacak gelirlerin ise başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, kusur karşılığından oluşmaktadır.

Sigortalının  kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci (818 sayılı Mülga Borçlar Kanununun 50 ve 51) maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.

İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanun'un 21 inci maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1 inci fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4 üncü fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1 inci ve 4 üncü fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.

Sigortalının  kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50 ve 51 inci maddeler (6098 sayılı Kanun'un 61 ve 62 nci maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146 ncı maddeye (6098 sayılı Kanun'un 62 nci maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararı aşmayan gelirin ilk peşin sermaye değerinin müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşeninden işveren, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının müteselsil sorumluların toplam kusuruna karşılık gelen tutarından da üçüncü kişi sorumlu tutulmalıdır.

Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1 inci fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4 üncü fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.

Davalı ...'in kazanın meydana gelmesinde 3 üncü kişi konumunda bulunduğu anlaşıldığından, Mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler göz önünde bulundurularak, 5510 sayılı Kanun'un 21 inci maddesinin 4 üncü fıkrasının uygulanmayarak borcun tamamından sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Mahkemece 5510 sayılı Kanun'daki 21/1 ve 21/4 hükümlerine göre hesaplama yöntemi kullanılarak tarafların sorumlulukları belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

O halde, davacı Kurum ve davalılardan ...,... Ortaklığı ile ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, gönderilmesine,

09.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.