T.C.
Yargıtay Başkanlığı - Ceza Genel Kurulu
Esas No.: 1978/324
Karar No.: 1978/350
Karar tarihi: 16.10.1978
Hakaretten sanık Hanife'nin ağır para cezasiyle tecziyesine dair (Taşköprü Sulh Ceza Mahkemesi)nden verilen 19.10.1977 gün ve 281/521 sayılı hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay İkinci Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 30.3.1978 gün ve 119/204 sayılı son hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş ve koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 12.7.1978 gün ve 2/5296 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Şahsi davacılar Nuriye, Fikret ve Behiye'ye hakaretten sanık Hanife'nin TCK. nun 482/3, 482/3 keza 482/3, 71. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine, hürriyeti bağlayıcı cezanın 647 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca beher günü 20 lira üzerinden 600 lira ağır para cezasına çevrilmesine ve TCK. nun 72. maddesi gereğince para cezalarının içtimai ile sonuç olarak 2550 lira ağır para cezası ile tecziyesine, para cezasının 10 eşit taksitte ödenmesine. 200'er lira manevi tazminatla 400'er lira maktu, 20 şer lira nisbî vekalet ücretinin sanıktan alınarak şahsi davacılara verilmesine ilişkin hükmü, özel daire : Şahsi davacıların aynı vekaletname ile vekil tayin ettikleri avukatın aynı davada üç davacıyı temsil etmiş bulunmasına göre, gördüğü işin tek olması itibariyle şahsi davacılar yararına maktu vekalet ücretinin tek olarak hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı tayini,
Para cezası takside bağlanmış ise de, 647 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca taksit sürelerinin gösterilmemesi yasaya aykırıdır" nedenleriyle bozmuş, mahkeme ise bozmanın ikinci bölümüne uyarak buna göre hüküm kurmuş, birinci bozma nedeniyle karşı şahsi davacılara hakaretten dolayı sanığa TCK.. nun 482/3. maddesi uyarınca üç kez ceza tayin edilmiş olmasına göre, kendilerini vekil ile temsil ettiren davacılar yararına ayrı ayrı maktu vekalet ücreti tayin edilmesinde yasaya aykırı bir yön olamayacağı ve davanın tek dilekçe ile açılmasının ve kendilerini tek vekille temsil ettirmelerinin de sonucu etkilemeyeceğini ileri sürerek ilk hükümde direnmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; şahsi davacıların müşterek imzalı bir dilekçe ile sanık hakkında bir tek dava açtıkları ve kendilerini aynı vekaletname ile tayin ettikleri tek vekille temsil ettirdikleri anlaşılmıştır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde, avukatlık ücretinin sınırlarını belirleyen 4. maddesi, (yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti tarifelerde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz, bu ücretin takdirinde avukatın emeği, gayreti, işin önemi ve niteliği gözönünde tutulur.
Ancak, aynı avukat tarafından takip edilen ve ayrı ayrı emek ve gayret harcanmasını gerektirmeyen aynı konudaki birden çok işin sayısı dikkate alınarak her biri için tarifede yazılı miktarlar onda bir'e kadar indirilebilir) hükmünü ve yine karşılık davada, davaların birleştirilmesinde veya ayrılmasında ücret başlıklı 9.
maddesi ise, (bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması veya diğer bir davanın bu dava ile birleştirilmesi yahut davaların ayrılması hallerinde her dava ayrı ücreti gerektirir) hükmünü ihtiva etmektedir.
Görülüyor ki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekalet ücretinin tayininde esas ve ilke olarak davacı veya sanıkların adedini yada bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan davaların adedini ele almakta ve taraflara yükletilecek avukatlık parasının her dava için ayrı ayrı tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre, ayrı ayrı dava açılmadıkça ücreti vekaletin de ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün değildir. Özellikle yukarıya aynen alınan 9. madde hükmü bu görüşü açık bir biçimde doğrulamaktadır. Olayımızda ise açılan dava tek olduğuna göre, şahsi davacılar lehine tek vekalet ücreti tayini gerekir.
Bu nedenle sanığın temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına, uyulan kısmın incelenmesi için dosyanın özel daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün (BOZULMASINA), depo parasının geri verilmesine ve sanığın uyulan kısma ait temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın İkinci Ceza Dairesi'ne tevdi edilmek üzere C. Başsavcılığı'na verilmesine 16.10.1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.