T.C.
Yargıtay Başkanlığı - Ceza Genel Kurulu
Esas No.: 1979/229
Karar No.: 1979/477
Karar tarihi: 12.11.1979
Yaralama suçundan müdahil sanıklar Mevlüt ve Mehmet Ali'nin hükümlülüğüne dair (Sultandağı Sulh Ceza Mahkemesi)nden verilen 4.1.1979 gün ve 5/2 sayılı hüküm müdahillerin temyizi üzerine Yargıtay İkinci Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 4.5.1979 gün ve 86/194 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi müdahil sanık Mehmet Ali ve müdahil Ayşe tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş ve koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 12.6.1979 gün ve 2/4939 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
Müdahil sanık Mevlüt'ün müdahil Ayşe'yi yaralamak suçundan beraatine; müdahil sanık M. Ali'yi bıçakla yaralamak suçundan TCK. nun 456/4, 457/1, 51/2; 647 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince sonuç olarak 1200 lira ağır para cezasıyla tecziyesine, 500 lira manevi tazminatla, 400 lira maktu, 50 lira nisbî avukatlık ücretinin adıgeçen sanıktan alınıp müdahil sanık M. Ali'ye verilmesine, 15 lira nisbî harç alınmasına, beraat ettiği suç nedeniyle reddedilen manevî tazminattan, vekilinin emeğine takdir olunan 100 lira nisbî avukatlık ücretinin müdahil Ayşe'den alınıp sanığa verilmesine, müdahil sanık M. Ali'nin ise, müdahil sanık Mevlüt, müdahiller Hamza ve Ayşe'yi yaralamak suçundan TCK. 456/4, 457/1, 647 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince sonuç olarak toplam 4800 lira ağır para cezasıyla tecziyesine, her üç müdahil için ayrı ayrı 500 er lira manevi tazminat ile, 400 er lira maktu, 50 şer lira nisbî avukatlık ücretinin sanıktan alınıp adıgeçen müdahillere verilmesine, 30 lira nisbî harcın sanıktan tahsiline, reddedilen manevî tazminat miktarları gözönünde tutularak 50 şer lira nisbî avukatlık ücretinin müdahiller Ayşe, Mevlüt ve Hamza'dan alınıp müdahil sanık M. Ali'ye verilmesine ilişkin hükmü, özel daire : (1-Müdahii Ayşe, Hamza ve Mevlüt'ün aynı davada kendilerini bir vekille temsil ettirdikleri gözetilmeyerek, sanık M. Ali Görmez'in tek maktu vekalet ücreti yerine her davacı için ayrı ayrı maktu vekalet ücreti ile yükümlü tutulması, 2-Müdahil Ayşe'yi yaralamaktan beraatine karar verilen sanık Mevlüt hakkındaki dava kamu adına açılmış olmakla beraber adı geçen müdahilin manevi tazminat talebi de tamamen reddedilmiş olmasına göre sanık yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 15 ve II. maddeleri gereğince maktu vekalet ücreti tayini gerekirken nisbî vekalet ücretine hükmolunmasına) isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel mahkeme ise : (Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde birden fazla kimsenin aynı vekille temsil edilmesi halinde tek avukatlık ücreti takdir edileceği yolunda bir hüküm bulunmadığını, müdahiller vekilinin 3 ayrı kişiye hukuki yardımda bulunduğunu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 20.5.1968 gün ve 4/10 sayılı kararında da müteaddit davacı veya müdahil yararına ayrı tazminat hükmedilmiş olması halinde tazminatın toplamı üzerinden nisbî harcın hesaplanması gerekeceği yolundaki kararından hareketle hüküm kurulduğunu, müdahil Ayşe'nin 1000 liralık manevi tazminat talebi kabul edilse idi, vekili lehine 100 lira avukatlık ücretitakdir edileceği, bu durumda müdahilin talebinin tümü reddedildi diye sanığa 400 lira maktu vekalet ücreti
tayininin hakkaniyete uymadığını, her halükarda davanın reddi halinde karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin davacıya yüklenecek vekalet ücretinden fazla olmaması gerektiği vs.) ileri sürerek önceki hükümde direnmiştir.
1 - Müdahil sanık M. Ali aleyhine açılan kamu davasında, müdahiller Mevlüt, Hamza ve Ayşe'nin kendilerini aynı vekaletname ile tayin ettikleri tek vekille temsil ettirdikleri anlaşılmıştır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin, Avukatlık ücretinin sınırlarını belirleyen 4. maddesi : (yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti tarifelerde yazılı miktarlardan az ve üç katından fazla olamaz, bu ücretin takdirinde avukatın emeği, gayreti, işin önemi ve niteliği gözönünde tutulur. Ancak, aynı avukat tarafından takip edilen ve ayrı ayrı emek ve gayret harcamasını gerektirmeyen aynı konudaki birden çok işin sayısı dikkate alınarak her biri için tarifede yazılı miktarlar onda bire kadar indirilebilir) hükmünü ve yine karşılık davada, davaların birleştirilmesinde ve ayrılmasında ücret başlıklı 9. maddesi ise : (bir davanın takibi sırasında karşılık dava açılması veya diğer bir davanın bu dava ile birleştirilmesi yahut davaların ayrılması hallerinde her dava ayrı ücreti gerektirir) hükmünü ihtiva etmektedir.
Görülüyor ki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekalet ücretinin tayininde esas ve ilke olarak davacı ve sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş değil usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan davaların adedini ele almakta ve taraflara yükletilecek avukatlık parasının her dava için ayrı ayrı tayinini öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre, ayrı ayrı dava açılmadıkça, vekalet ücretinin ayrı ayrı tayin ve takdiri mümkün değildir. özellikle yukarıya aynen alınan 3. madde hükmü bu görüşü açık bir biçimde doğrulamaktadır. Olayımızda ise müdahil sanık M. Ali aleyhine açılan dava tek olduğuna göre, müdahiller lehine tek vekalet ücreti tayini gerekir.
Ceza Genel Kurulu'nun 16.10.1978 gün ve 1978/2-324/350 sayılı kararı da aynı mahiyettedir.
2 - Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 15. maddesinin son fıkrasında : (Şahsî davacı veya davaya katılanın manevî tazminat talebi ile ilgili ücretinin tesbitinde II. madde hükmünün uygulanacağı) açıklanmış; anılan II. maddenin son fıkrasında ise : (bu davaların tümünün reddi halinde avukatlık ücretinin, tarifelerin ikinci kısmının ikinci bölümü uyarınca takdir edileceği) belirtilmiştir. Tarifelerin ikinci kısmının ikinci bölümünde, çeşitli yargı mercileri ile icra ve iflas dairelerinde takip edilen işlerle ilgili maktu vekalet ücretleri belirlendiğine göre; beraat eden sanık yararına müdahilden maktu vekalet ücreti alınması gereği, tarifelerin açıklanan maddeleriyle kuşkuya yer bırakmayacak şekilde hüküm altına alınmıştır.
Mahkemenin direnme kararına esas teşkil eden, sanık yararına maktu vekalet ücreti hükmolunduğu takdirde bu miktar, tazminat talebinin kabulü halinde müdahil yararına hükmolunabilecek vekalet ücretinden fazla olacağından hakkaniyete uymayacağı yolundaki görüş de yerinde değildir. Zira sanıktan manevî tazminat alınmasına karar verildiği takdirde, müdahil lehine nisbî vekalet ücreti ile birlikte maktu vekalet ücreti tayini de gerektiğinden, böyle bir durumda da sanığa, müdahile hükmolunabilecek miktardan fazla vekalet ücreti tayin edilmesi bahis konusu değildir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 20.5.1968 gün ve 4/10 sayılı kararı, sanıklardan alınacak nisbî harcın hesaplanmasına ilişkin olup, konumuzla bir ilgisi bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle müdahiller M. Ali ve Ayşe vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün (BOZULMASINA) depo parasının geri verilmesine, 12.11.1979 gününde oybirliği ile karar verildi.