Yargıtay Kararları

Ardışık Arama Kriterleri

gerçekleştirilen arama sayısı, aramaların ardışık ya da periyodik olup olmadığı, aramaların gerçekleştirildiği saatler, konuşma süreleri, sanığın farklı ankesörlü telefonlardan aranıp aranmadığıardışık aramaya dahil olan şahısların aynı birime mensup ve aynı rütbede olup olmadıkları, aramaları gizlemek için herhangi bir şifreleme yönteminin kullanılıp kullanılmadığı hususlarını gösterir bir analiz inceleme ve tespit raporunun düzenlettirilmesi, yine sanık ile birlikte ardışık arandığı tespit edilen şahıslar var ise bu şahıslarla ilgili herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma olup olmadığı belirlendikten sonra şahısların tüm aşama ifadelerinin getirtilerek gerekirse tanık olarak dinlenmeleri de sağlanarak sanık ile ilgili herhangi bir beyanlarının olup olmadığının tespiti ile sanığın beyanlarının doğruluğu da araştırılarak tüm bu belgelerin CMK'nın 217 inci maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafıine okunup değerlendirildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdiri gerekir.


İlama aykırı icra takibinde takip tamamen iptal edilemez

İcra emrinde, asıl alacak konumunda olan faiz alacağına yeniden faiz işletilmesi mümkün olmadığından, mahkemece alınan bilirkişi raporu sonucuna göre icra emrinde olması gereken alacak kalemleri tek tek belirtilerek icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, tümden iptal edilmesi ve bilirkişi raporunun kararın eki sayılarak infazda tereddüte yol açacak şekilde hüküm kurulmaması gerekmektedir.


Taşınmazın Aynı İhtilaflı Olmadığından İlamın İnfazı İçin Kesinleşmesi Gerekmez.

Takip konusu ilamın incelenmesinde, fuzuli işgal nedenine dayalı olarak borçlunun taşınmaza el atmasının önlenmesine, tahliyeye ve haksız işgal tazminatına hükmedilmesinin talep edildiği ve mahkemece de talep gibi karar verildiği görülmektedir. Bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmez. 


Müdahalenin Meni ve Ecrimisil Kararları Kesinleşmeden İcraya Konulabilir mi?

Gayrimenkul üzerindeki kişisel "şahsi" haklara ilişkin olan ilamlar, kesinleşmeden icraya konabilir.


KISMİ ÖDEMELERDE İŞÇİ ALACAKLARININ MAHSUP EDİLMESİ ESASLARI

İşçinin birden fazla alacağının söz konusu olması durumunda, yapılan kısmı ödemenin hangi alacağa ilişkin olduğu işveren tarafından ödeme sırasında belirtilmemiş ve işçi tarafından da bu husus makbuzda gösterilmemiş ise mahsup işlemi BK.m 86 çerçevesinde yapılacaktır iş Kanununda işçinin sözleşme ve kanundan doğan alacaklarının muacceliyet ve vade zamanları konusunda değişik hükümler öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununa göre ücret en geç ayda bir ödenir(m.32/5). İş Hukuku mevzuatımızda Basın İş Kanununun 14.maddesi hariç, ücretin peşin ödeneceğine dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle ücret çalışılan ayı takip eden aybaşında muaccel hale gelmektedir. Fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin muacceliyet tarihleri normal aylık ücret gibidir. İşçinin ihbar ve kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti sözleşmenin feshi ile muaccel hale gelir.
1475 sayılı İş Kanununun 14 ve 4857 sayılı İş Kanunun 120.maddesi uyarınca işveren kıdem tazminatı borcu bakımından iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte temerrüde düşer. Yukarıda belirtilen diğer tazminat ve alacaklar bakımından ise tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları ödeme zamanı ya da işçi tarafından gönderilecek ihtarnamede belirtilen ödeme günü itibariyle işverenin temerrüdü gerçekleşir


Tasarrufun İptali Davasında Görevli Mahkeme

Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nın ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra tasarrufun iptali davasının asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği belirgin hale gelmiş olup 01.07.2012 tarihinden itibaren açılan davalara asliye ticaret mahkemesi bulunan yerlerde görevli mahkeme olarak asliye hukuk mahkemesince bakılacağı açıklığa kavuşmuştur. Somut olayda İİK. nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak eldeki dava açılmış, ihtiyati haciz talebinde bulunulmuştur. Görev konusu re’sen gözetilecek hususlardan olup mahkemece talep hakkında karar verilirken bu konuların göz önüne alınmaması hatalıdır.


Tasarrufun İptalinde Verilen İhtiyati Haciz Kararına İtiraz ve İcrasına Şikayette Görevli Mahkeme

Şikayetçinin icra mahkemesine başvurusu, tasarrufun iptaline konu malın elden çıkarılması nedeni ile bedelinin nakden tazminine ilişkin dava sırasında verilen ihtiyati haczin infazı ile ilgili şikayet niteliğinde olup, İİK.nun 261. maddesinin son fıkrasına göre bu şikayeti infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu ... İcra Mahkemesi incelemekle görevli ve yetkili olup, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve kurallar uyarınca şikayetçinin ileri sürdüğü şikayet nedenleri incelenerek oluşacak göre bir karar vermek gerekir


İhtiyati Tedbirin İnfazına İlişkin İtirazları İnceleme Yetkisi

 ihtiyati tedbirin infazına ilişkin itirazları inceleme yetkisi kararı veren mahkemeye aittir. İhtiyati tedbir kararının icra müdürünce uygulanmış olması bu durumu etkilemez. Zira icra müdürü anılan konuda ihtiyati tedbir infaz memurluğu görevini yapmaktadır.


İhtiyati haciz kararına ilişkin inceleme görevi, tasarrufun iptali davasının yargılamasında görevli olan ve tedbir kararını veren mahkemeye aittir.

İİK'nun 283/1. maddesine göre tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde alacaklı tasarrufa konu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder. İİK'nun 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra, ilgili tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde alacaklı ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılmadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceğinden, bu ihtiyati haciz kararı İİK’nun 257. ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati haciz kararından bu yönden de farklıdır.


Rücuen Tazminat Davasında Asıl İşveren Alt İşveren ve Üçüncü Kişi Kavramları

Mahkemece davalı şirketin asıl işveren sıfatının varlığı kabul edilmiş ise de, olay yeri inceleme raporunda dava dışı Gülden İnşaat AŞ. ibaresinin şantiye girişindeki tabelada yazılı olduğu anlaşılmakta olup, ... tarafından yaptırılan okul inşaatına ilişkin tüm ihale evraklarının getirtilmesi ile bu şirket hakkında da irdeleme yapılması ile meydana gelen olayın tüm yönleri ile irdelenmesi, dava dışı ve davalı şirketler arasında nasıl bir ilişki olduğunun ve anahtar teslimi ile  yapılıp yapılmadığının irdelenmesi ile tüm tarafların hukuki konum ve durumlarının tayini ile 5510 Sayılı Yasanın 21. Maddesi kapsamında işveren veya vekili veyahut taşeron olup olmadığı yahut üçüncü kişi olup olmadıkları ve 3Kişilerin de bu sıfatları nedeniyle olay üzerindeki etkileri ve kusur durumlarının tayini ve sonucuna göre kusur ve hesap raporlarının alınmasından sona bir karar verilmesi gerekir.


SGK Rücu Davasında Kusurlu Üçüncü Kişinin Durumu

 İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve  güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında,  kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir.


İşveren ve Üçüncü Kişiye Rücu Edilbilir Miktarın Hesaplanması

Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1 inci fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4 üncü fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.